Şebnem Elif Kocaoğlu Ulbrich, Berlin’de kurduğu şirketi Contextual Solutions ile teknoloji şirketlerine girişim kurma (venture building), strateji, büyüme, pazarlama konularında destek veriyor. Ulbrich, kurumsal şirketlerde karar alma pozisyonlarına yükselmenin Almanya’da da hiç kolay olmadığını söylüyor.
Türkiye’de finansal teknoloji alanındaki ilk lisansüstü çalışmasının yazarı olan Ulbrich, hukuk fakültesinden mezun olduktan sonra Galatasaray Üniversitesi’nde master yaptığı dönemde aynı zamanda kurumsal şirketlerde önemli görevler üstlenmiş: “Aslında projelere hep tek taraflı bakmam, büyük resmi görmezden gelmem bekleniyordu. Kurumsal hayat bana göre değildi, girişimci olmak istiyordum. Bu alanda yurtdışındaki eğitim programlarına bakıp en uygun yerin Avrupa olduğuna karar verdim. Kültürüne olan aşinalığım ve burs imkanı sebebiyle Almanya’yı seçtim. Programı tamamladıktan sonra
Türkiye’ye dönmeyi planlıyordum ama bir yılın sonunda Berlin’den iş teklifi alınca Almanya’da kaldım.”
‘DIVERSITY’ unsuru olarak görülmek istemedim
‘Yabancı’ bir kadın olarak erkek ağırlıklı bir sektörde çalışmaya başladığında nelerle karşılaştığını ise şöyle anlatıyor Ulbrich: “Beni zorlayan şey, yabancı olmaktan çok, kadın olmaktı aslında. Aynı pozisyonda işe başlamakta sorun yok. Ancak yukarı çıkmak istiyorsanız bazı coğrafyalarda kadınlar için bu çok daha zor. Hele yabancı kadın olarak daha da zor. Çünkü sürekli kendinizi ispatlamanız gerekiyor. Ben hırsımla ve çoğu zaman herkesten daha çok çalışarak yükseldim. Ancak yine de bu beni tatmin etmedi. Kendimi hep firmanın diversity unsurunu tamamlıyormuşum gibi hissettim. Çünkü üst seviyelerin Alman erkekler için olduğu, bir şekilde hissettiriliyordu.” Kadınların gelişmiş ülkelerde bile ‘görünmez engeller ‘olarak ifade edilebilecek ‘glass ceiling’ kavramıyla yüz yüze kaldığı ne yazık ki bilinen bir gerçek. Hem taşıdığı girişimci ruh hem de kurumsalda bu engellemelerle uğraşmak istememesi Ulbrich’i kendi şirketini kurmaya yöneltmiş. Peki, kadın girişimciler de benzer türden ayrımcılıklarla karşılaşıyor mu? Bu soruya Ulbrich şöyle yanıt veriyor: “Kadın girişimci olmak da elbette erkeklere kıyasla daha zor. Kadın girişimcilerin gerek fon bulmakta gerekse daha önce konuldukları kalıplardan çıkmakta zorlandığını biliyoruz. Girişimi hayata geçirdikten sonra da karşınıza çıkan insanlardan dolayı çeşitli zorluklar yaşamanız mümkün. Bazı yatırımcıların kadın girişimcilere ‘Çocuk sahibi olmayı düşünüyor musun?’ diye sorarak cevap kapsamında karar verdiğini duyuyoruz. Bunlar kabul edilemez şeyler. Ben kendi çalışacağım insanları seçme lüksüne sahip olduğum için bu tarz insanlarla çalışmıyorum. Zaten onlar da bana
gelmiyor.”
Benim girişimcide
baktığım şey sadece
fikri değil, aynı
zamanda girişimci, bu
fikre uygun mu? Bu
fikri uygulayacak
yetenek var mı?
Almanya'da krizi fırsata çevirmek mümkün mü?
Şirketindeki sekiz kişilik ekibiyle teknoloji girişimleri kuran ve bunların pazarlama ve satış stratejilerini oluşturan Ulbrich, Almanya’daki girişimcilik ekosistemini anlatan makaleler de yazıyor. Pandemi sonrası durgunluk Almanya’daki etkisini sürdürse de Ulbrich’e göre bu dönemin de kendine özgü avantajları var: “Almanlar genel olarak çok risk seven bir toplum değil ve bunu da çok yakın bir zaman önce tekrar deneyimledik. Ekonominin kötüleşmesi, faizlerin artması ve start up değerlemelerinin azalması sebebiyle ekosistemde bazı dalgalanmalar oldu. Almanlar, risk emarelerini görür görmez, hemen muslukları kapatıyorlar. Yatırımlar, inovasyon ve outsourcing ciddi manada durdu. Tabii ki bu da çeşitlilik ve rekabetin azalmasına neden oldu. Ancak bu durum değer odaklı yatırımları, değer odaklı fikirleri öne çıkarıyor. Yani gerçekten fikrinizin bir amacı varsa veya bir problemi çözüyorsanız öne çıkma ve kendinizi sivriltme olasılığınız daha fazla. Bir de üstüne çalışma kültürünüz oturmuş ve disiplininiz tamsa ‘kriz ortamı’ sizin için bir fırsat diyebilirim.”
Gerçek düşüncemi söylemekten kaçınmam!
‘Harika bir fikrim var, hayata geçirmeme yardım edin!’ Ulbrich’e girişimcilerle çalışan her uzmanın defalarca karşılaştığı bu talebe bir profesyonel olarak nasıl yaklaştığını ve onlarla çalışmak isteyen kişilere fikirlerinin iyileştirilmesi gerektiğini hangi yöntemlerle anlattıklarını soruyoruz. “Girişimciler bana gelip ‘Böyle bir fikrim var, olur mu?’ diye sorduğunda gerçek fikrimi söylüyorum. ‘Olmaz ama şu şekilde yapabiliriz.’ ‘Olur ama şöyle yapılabilir’ diye. Çünkü benim girişimcide baktığım şey sadece fikri değil, aynı zamanda bu girişimci, bu fikre uygun mu? Bu girişimcide bu fikri uygulayacak güç var mı, yetenek var mı? Ekibi nasıl? Bu bilgiler ışığında bir değerlendirme yapıyoruz. O kadar çok girişimle çalıştık ve o kadar çok fikir gördük ki artık çok kısa bir görüşmeden sonra bile eksik unsurları çok rahat bir şekilde görebiliyoruz ve bunu söylüyoruz. Girişimle ilgili fikrimiz değil sadece yönlendirmemiz isteniyorsa o zaman da Almanya, Hollanda, İngiltere yani
diğer pazarlarda nasıl başarılı olunabilir, bunu raporluyoruz. Mesela Türkiye’den Avrupa’ya gelen girişimciler var. Onlara buradaki farklı ekosistemi anlatmak gerekiyor.”
FİKRİNİZİN BENZERSİZ OLMASI GEREKMEZ
İyi bir girişim fikri ve bu fikri uygulamak için doğru zaman nasıl anlaşılır?
Fikrin önemi elbette var ama önemli olan bu fikrin hangi problemi çözdüğü. Daha önce de çözülmüş bir problemi ele almak isteyebilirsiniz. Önemli olan öncekinden daha başarılı ve kesin bir şekilde çözmek. Zamanlamanın doğru mu olup olmaması da elbette hayati bir öneme sahip. Yani sadece fikrin zamanlaması değil şu an mesela fonlamaya ulaşmanın da zor olduğu bir dönemdeyiz. Dolayısıyla piyasa koşullarını da hesaba katmak gerekiyor. Başkaca, kişisel olarak da girişimcinin kendisini değerlendirmesi gerekiyor. Eğer bir travma atlatıyorsan, kötü bir dönemden geçiyorsan, ailede birinin sağlık sorunu varsa bunları da işin içine katman gerekiyor. Bunun dışında mesela eşin, partnerin seni tamamen desteklemiyorsa bu da önceden çözülmesi gereken bir konu.
Çocuklara iş hayatını tanıtmak çok önemli
Avrupa'da ve Abd'de özellikle orta ve üst sınıfa mensup ailelerin çocuklarına küçük yaşlardan itibaren girişimciliği ve iş hayatını öğrenmeye teşvik ettiğini biliyoruz. Ulbrich, bu yönlendirmenin çocuklar açısından çok önemli olduğunu söylüyor: “Sadece girişimcilik değil, çocuklara farklı alanları tanıtmak gerek. Avrupa’da herkesin hobileri, farklı ilgi alanları da var. Çünkü teşvik ediliyorlar. Bu teşviğin bence yeni teknolojiler, yeni iş alanları kapsamında daha da genişletilmesi gerekiyor. Yazılım ve girişimcilik öğreten kurumlar var. Gençlerin piyasaya girmeleri, kendi değerlerini piyasada görmeleri, neyi sevip sevmediklerini keşfetmeleri gerekiyor. Almanya’da mesela çocukların kendi kendine bütün gün sokakta bir şeyler satmaya çalıştıklarını görebilirsiniz. Satış, iş hayatındaki en temel ve en önemli yeteneklerden biridir. Bir diğeri de kendine güven. Ekonomik düzene erken ifşanın bireyleri bu iki açıdan da geliştirdiğini görüyoruz. Beraber çalıştığımız sayılı zengin ailelerin alt nesillerinin kahvecilerde, kitapçılarda çalışmaya, farklı alanlarda staj yapmaya teşvik edildiğini görüyoruz. Bu fırsatlar ayakları yere basan yöneticiler yaratıyor.”
Diaspora oluşturmaya çalışıyoruz
Ulbrich'in girişimcilik ve teknoloji dışında ilgi duyduğu alanlardan bir diğeri ise topluluklar. Özellikle Almanya gibi farklı alt kültürlere ait göçmenlerin fazla olduğu bölgelerde kimlik bunalımının daha yoğun yaşandığını belirten Ulbrich, istediği tarzda bir topluluk bulamayınca kendi topluluğunu kurmuş: ‘Almanya’da iş hayatına ilk başladığımda etrafımda uzun süre Türkiye’den gelen kimse yoktu. İş arkadaşlarım ‘Elif bildiğimiz Türklerden değil, başkentten gelmiş’ diye beni birbirlerine tanıtarak bana egzotik bir yaratıkmışım gibi davranarak sorular sorarlardı. Bu durumu çok garipserdim. Sonra ilk dalga göçmenlerden oluşan topluluklarla tanıştım ve bu grupların da beni farklı yerde gördüğünü fark ettim. Hem yeni gelenler hem de burada doğup büyüyenler kendilerini ideoloji, inanç ve diğer alt kültür unsurlarına ait çevrelere hapsettiği için bir diaspora ruhu yaratmak zor oluyor. Burada herkes kendi başarısından mesul. Biz de bazı benzer fikirli arkadaşlarla bu sistemi nasıl değiştirebiliriz diye düşünürken pandeminin de verdiği imkanlarla bir topluluk kurduk. Amacımız benzer kültürlerden gelen eğitimli bireylerin birbirini tanıması, iş birliği kurması ve yeni şeyler öğrenmesinden başka bir şey değil aslında. 2020’den beri dönemsel olarak online buluşarak gündemdeki yapay zekâ, sürdürülebilirlik, finansal teknoloji gibi konuları konuşuyor, birbirimizin çalışma alanlarını öğreniyoruz. Grupta herkes o kadar saygılı ve içten ki oturumlara ilk gelenleri şaşırtan bir kalite hâkim oluyor. Umarım bu şekilde ufak da olsa bir diasporanın temelini atmış oluruz.’
Not: Bu içeriğin orijinalini ve derginin tamamını aşağıdaki bağlantıdan PDF olarak görüntüleyebilir veya bilgisayarınıza indirebilirsiniz. https://www.linkingbridge.net/post/tumsayilar-pdf
Kommentare