Kadınlara uygulanan ayrımcılığı fırsata çevirdim
KADINLAR GELECEĞİ ŞEKİLLENDİRİYOR - LBmag Kapak Dosyası

Microsoft’un yapay zekâ uygulamalarındaki 120 bin kişilik ekibinin yöneticiliğinden geçtiğimiz günlerde ayrılarak Schneider Electric’in yapay zekâ stratejilerinden sorumlu başkan yardımcılığı görevine gelen Didem Ün Ateş ile başarılarla dolu kariyerini ve gelecek öngörülerini konuştuk.
Microsoft’un desteğiyle gün geçtikçe büyüyen ‘Girls in AI’ topluluğunun kurucularından olan Ateş, teknoloji dünyasında kadınlara yönelik ayrımcılıkla ve yapay zekanın yol açabileceği tehlikelerle aralıksız mücadele etmeye devam ediyor.
Motorola, British Telecom, Microsoft… Sizi bugün teknoloji alanındaki en başarılı isimlerden biri haline getiren yolculuğunuz nasıl başladı?
17 yaşıma kadar İstanbul’da yaşadım. Üsküdar Amerikan Lisesi’nde okudum. Çok kolay bir şey değil ama özellikle paylaşmak istediğim bir konu var burada çünkü birçok insan bunları yaşıyor. Aile içi şiddet yaşanan bir evdi bizimki. Ailemi çok sevmeme rağmen bu nedenle yurt dışında okumaya karar verdim. Paramız olmadığı için yurtdışına gitmem ancak bursla mümkün olacaktı. Burs alamazsam diye Türkiye’deki üniversite sınavlarına da girmiştim ve özellikle İstanbul’u hiç yazmadım. Ne olursa olsun İstanbul’da kalmayayım şeklinde planlarımı yapıyordum hep. Çok çalıştım elbette ama bence şanslıydım da. Kendime burs buldum ve Pennsylvania Üniversitesi’nde elektronik ve işletme okudum. Master’ımı da Columbia Üniversitesi'nde yaptım ve bu eğitimin ücretini de master’dan önce çalıştığım Motorola şirketi karşıladı. Bunlar benim için önemli şeyler. Çünkü oldukça fazla bir yatırım var üzerimde ve her gün bu kadar parayla belki 50 veya 100 Türk genci gayet güzel eğitim görebilirdi diye düşünüyorum. Ben bu bilinçle bunu topluma olan bir borç sayıyorum.

Kariyerimin yönünü aile içi şiddet belirledi
Çalışma alanı olarak teknolojiyi seçmekteki motivasyonunuz neydi?
Babam elektrik mühendisi, annem matematikçi. Aileden gelen bir fen ve teknolojiye sevgi, saygı söz konusuydu zaten. Bir de evdeki bahsettiğim olumsuz durum nedeniyle her an tek başıma olabilirim, kendi ayaklarımın üzerinde durmam gerekir diye bir felsefem vardı ve hâlâ da var. Yani annemin çektiklerini gördükten sonra ben asla öyle olmayacağım diye ant içmiştim. Kendisi harika bir insan ama bizim için çok fazla fedakârlık yaptı. İşini bırakıp finansal olarak bağımlı olmasından bahsediyorum.
Bu konuya özellikle dikkat çekmek istiyorsunuz…
Dünya çapında milyonlarca kadın bu sorunları yaşıyor. Onun için kendi deneyimimi paylaşmaya gayret ediyorum. Biz bu konulara tabu muamelesi yapıp gündeme getirmekten ve tartışmaktan kaçınırsak insanlar acı çekmeye devam edecek. İnsanın ruhunda çok derin yara izleri bırakan travmalar bunlar. Onun için bence konuşmak ve paylaşmak gerek. Benim kişisel felsefem hem finansal olarak hem psikolojik olarak ayakta kalmayı başarmalıyım oldu. Bunun da en garanti yolu elektronik ve teknoloji gibi devamlı büyüyen, iş bulunabilecek alanlara yönelmekti.
Yapay zekada iyi kalpli insanlara ihtiyaç var
Sizi yapay zekaya yönelten ne oldu?
ABD’de geçirdiğim 10 yılın ardından İngiltere’ye taşındık. İnovasyonu ve özellikle cutting edge yani ileri teknolojiyi çok merak ettim hep. Öğrenmeyi çok seviyorum. Bundan 10 sene evvel karşıma Microsoft'ta ne fırsat çıktıysa hemen değerlendirdim. Mesela Microsoft dedi ki ‘Biz ilk kez research departmanımızda Business AI takımını kuracağız. Ufak bir takım olacak. Sırf Seattle'dan adam alacağız.’ Ben 30 saniyede ‘Biliyorum Amerika dışından kimseyi almayacaksınız ama ben size şu konuda yardım edebilirim’ yazıp VP’ye e-posta gönderdim. Sadece gönüllü olarak çalışmayı bile çok kez önererek hep bir sonraki adımımı belirlemiş oldum. Bu gönüllü projelerin hepsi istisnasız gerçek işe döndü. Büyümeyen hele küçülen yerlerde maalesef insanın daha karanlık tarafları ortaya çıkıyor. Yani politika, ayak oyunları filan yaşanıyor. Teknoloji gibi veya teknolojinin en cutting edge kısımları gibi alanlarda nereye ilerleyeceğin sana bağlı oluyor. Benim için insan ilişkileri çok önemli olduğu için nerede kavga patırtı, politik ayak oyunları daha az olur, bunları düşünerek yapay zekaya yöneldim ve kararımdan çok memnunum. Çok önemli bir alan, riskleri fazla ama o riskleri idare etmek için de bizim gibi insanlar lazım. Yani iyi kalpli, çalışkan bütün toplumu düşünen insanlara ihtiyaç var.

100 kişilik ekipteki tek kadındım
Her sektörde birtakım zorluklarla ve ayrımcılıkla karşılaşıyoruz ama teknolojide kadın olmak belki daha da azınlık olmak demek. Kadın olarak ne tür zorluklarla karşılaştınız?
Ayrımcılıkla aralıksız karşılaşıyorsunuz. Ben bu durumu hayatın bir parçası olarak kabul ettim çünkü bunu böyle kabul etmezseniz çok hırpalanır, üzülürsünüz. Ayrımcılığı profesyonel yaşamımın içinde bir fırsata çevirdim. 20 sene önce durum çok daha kötüydü. ‘Haklarımı savunacağım, geri çekilmeyeceğim’ duruşunu net olarak gösterirseniz çoğu insan size bulaşmıyor, size karşı daha dikkatli oluyorlar. Bu zamanla kazanılan bir şey. Size cinsiyetinizden dolayı ayrımcılık yapanlar hala olursa o zaman buna karşı şirket içi bir temizlik yapmak gerekiyor. Aksiyon almazsanız giderek kötüleşiyor çünkü. İkincisi bunu da kadınlara karşı sorumluluğum olarak görüyorum. Genç kadınlar aynı dertlerle uğraşmasın istiyorum. Yıllar önce yaşadığım bir olay vardı: Microsoft Research’e ilk girdiğim zaman Microsoft'un ilk business AI algoritmalarını geliştiriyorduk. Müşteri hizmetleri için yapay zekâ uygulamaları vs. O dönem 100 kişilik bir takımdık ve takımda yüzde 95 Çinli erkek, birkaç Fransız erkek, birkaç Kanadalı erkek bir de Didem vardı. İlk toplantıdan sonra ‘Ben bunu değiştirmek zorundayım. Bu durum saçmalığın da ötesinde’ dedim. Sonra Girls in AI hackathon’larını başlattık. 80 tane birbirini tanımayan ama bu konuda kararlı ve oldukça dertli olan insan gönüllü olarak hackathon’lar yapmaya karar verdik. Microsoft ‘Bu güzel bir proje. Biz buna fon vereceğiz’ dedi ve bunlar global bir program haline geldi. Düzenli olarak yapılmaya başlandı. Sonra Microsoft partnerleri de desteklemeye başladı. Organizasyonlara katılan kızlar alanı o kadar sevdiler ki kendi ülkelerine gidip başka kızlarla paylaştılar. Şimdi Facebook grubumuz 80 bin kişi oldu. Okyanusta bir damla belki ama yine de çok önemli.

"Biz farkında bile olmadan kendi kendimize set çekiyoruz. Keşke daha önce bu setleri kırabilseydim. Kabuğu kırıp mümkünse global olarak bir topluluk yaratmak gerek''
Özellikle kız çocuklarının önünü açmak, onları bu alana ısındırmak gibi konulara kafa yoran birisiniz. Neler yapıyorsunuz ve neler yapılmalı sizce?
İnsanın kendine inanması, kendi değerini bilmesi. Belki doğamız belki geldiğimiz kültür nedeniyle bir şey yanlış gittiğinde ilk önce kendimizi suçluyoruz. Tabii ki sorgulamamız lazım ama gerçekten kendimize inanmamız en önemlisi. Yani önce zihnimizdeki cam tavanı yok etmeliyiz. Biz farkında bile olmadan kendi kendimize set çekiyoruz. Ben bunu çok uzun süre süre yaşadım ve keşke daha önce bu setleri kırabilseydim. İkincisi bence destek ağları ve mentorluk çok önemli. Benzer değerleri ve hedefleri olan insanların bir araya gelip birbirini desteklemesi çok ciddi bir etki yaratıyor. Kabuğu kırıp birazcık güvenli alanınızdan çıkıp mümkünse global olarak bir topluluk yaratmak gerek. Vizyonunuza uygun projelerde gönüllü olarak yer almak da yine çok önemli. Negatif durumlar, insanlar olabilir. Hepsini kendimi güçlendirmek veya topluma hizmet etmek için fırsat olarak görüyorum. Problemlerin içinde kaybolmak yerine duruma biraz daha uzaktan bakmak işe yarıyor. Mesela ben aile içinde yaşanan şiddeti pozitif bir amaca çevirmeyi başardım.
Yapay zekaya müdahale etme fırsatını kaçırmak üzereyiz
Yapay zeka alanında çalışan üst düzey yöneticilerden ‘Gidişat endişe verici’ gibi açıklamalar duyuyoruz. Bu alanın en büyüklerinde bizzat yer alan biri olarak regülasyonların geriden gelmesiyle ilgili endişeleriniz var mı?
Kesinlikle var tabii. Avrupa Birliği AI Act geçtiğimiz günlerde nihayet onaylandı ama hâlâ yetersiz ve çok geriden gelen düzenlemeler. Bu işin mutfağında olan biri olarak söylüyorum: AI’daki gelişmelere politikacıların yetişmesi gerçekten mümkün değil maalesef. Global olarak çok geri kalmış durumdayız. Konunun yüzde 99,9’u ekonomik. O kadar büyük paralar dönüyor ki bu işlerde… Kurulmasının üzerinden bir ay bile geçmemiş bir start up Paris'te 100 milyon $ yatırım alıyor. Yani hayatta duyulmamış görülmemiş bir şey. Çok büyük paralar dönüyor ve dönecek de. Çünkü müthiş bir dönüşümden geçiyoruz. İyiye kullanıldığı zaman çok güzel ama ne yazık ki çok büyük kötülüklerin aracı da olabilirler ve şu anda bir kontrol mekanizması kesinlikle yok. Bu bir gerçek. Burada suçlanacak şey teknolojinin kendisi değil elbette. Bunları yöneten insanlar… Hayatımı adadığım yapay zeka alanında çok ciddi bir eşikteyiz ve müdahale etme fırsatını kaçırmak üzereyiz.

Ne yapmak gerekiyor?
Yapabileceğimiz şeyler mutlaka var. Bu başkasının problemi deyip elimizi ayağımızı çekersek o zaman terazi bir tarafa doğru zaten kaymış oluyor. Bir yerde bir yamukluk görünce ‘Ben ne yapabilirim’ dememeli ya da boşvermemeliyiz. Benim gibi şirketlerde çalışan insanların responsible AI, yani yapay zekanın etik değerlerle hayata geçirilmesine öncülük etmesi gerekiyor. Ben Microsoft’un 120 bin kişilik satış ekibinin lideriydim. Prensipler konusunda sohbet ediyoruz ama yaratılan ürünün son noktaya kadar nelere yol açacağını planlamak ve öngörmek zorundayız. Şimdi yeni başladığım şirketim Schneider’da da bunu yapıyorum. Fransa'nın beşinci büyük şirketi, Fortune 500’de ama ‘responsible AI’ uygulamada dahil edilmemiş. Bu kendi çapımda artık benim görevim.
Ciddi bir marjinalleşme sorunu yaşanacak
Responsible AI kavramını biraz anlatabilir misiniz?
Bir yapay zeka sisteminin hayata geçirilirken çok ciddi kontrollerden geçirilmesi gerekir. İçinde sadece mühendislerin değil, antropolog, felsefeci, sosyolog gibi çok farklı alanlardan uzmanların olduğu komitelerde yeni ürün ya da hizmetin didik didik incelenmesi ve komite onay vermezse o sistemin hayata geçmemesi gerekiyor. Bu büyük bir değişim ve bunu endüstri için yaptığım konuşmalarda şöyle anlatıyorum: Bir kere etki analizi yaptım bitti demek değil çünkü veriler değişiyor. Bir yapay zeka sisteminin en zorlayıcı tarafı kendine has bir hayatının olması. İçine konulan bilgiler değiştikçe o da bambaşka çıktılar veriyor. Nasıl her şirkette insan kaynakları, finans, hukuk birimleri var. AI alanında çalışan her şirkette sorumlu yapay zekâ birimi olmak zorunda.
Teknolojinin yanlış ellere geçmesinden ya da yanlış amaçla kullanılmasından bahsediyoruz. Korkutan tarafı bu galiba.
Ben makinelerin insanlığı ele geçirmesinden daha az korkuyorum. Benim en büyük korkum toplumsal olarak çok güzel şeyler getirebilecek bir teknolojiyi insanlığın zararına kullanmak. Yani ben şuna çok samimiyetle inanıyorum aslında. Yapay zekâ şu anda makineleşmiş, robotlaşmış bir sürü insanın daha insani koşullarda yaşamasını, hayatın anlamını ciddi ciddi düşünmesini sağlayacak. Yani saati 5-10 dolara fast food’da çalışmak gibi işler bitince insanların elinde daha çok zaman kalacak ve gerçekten düşünmeleri gerekecek. Gelir kaygısı olmayacak diyemiyorum, çünkü bence daha kötüsü olacak. Ciddi bir marjinalleşme sorunu yaşanacağını düşünüyorum.
Gelecek kuşaklarla ilgili öngörüleriniz neler?
Bizim çocuklarımız ve onlardan sonraki kuşaklar bambaşka olacak. Bir üniversitenin yöneticisi geçen gün şöyle dedi: Bugünkü çocukların 22 ile 40 yaş arasında 12 tane iş değiştirmesini bekliyoruz. Ve bu işlerin yarısı henüz icat edilmemiş meslekler. Bilmiyoruz ne tür bir iş olacağını. Ama şunu biliyoruz ki çocuklarımızın daha yaratıcı olması gerekecek. Yani kendi işini kendi yaratacak. Her şeyin hazır sunulduğu bir dünya değil herkesin kendi kendine yolunu çizdiği bir yer olacak. Korkutucu olabilir ama aslında güzel bir özgürlük, kendi işini, kendi branşını yaratabilirsin. Bence toplumun bir kısmı da inanılmaz derecede marjinalize olacak. Onlar daha da robotlaşacak. Belki de robotlardan da daha kötü durumda olacaklar.

Not: Bu içeriğin orijinalini ve derginin tamamını aşağıdaki bağlantıdan PDF olarak görüntüleyebilir veya bilgisayarınıza indirebilirsiniz. https://www.linkingbridge.net/blog